Veba Gecelerinden Covid Gecelerine

Veba Gecelerinden Covid Gecelerine

2020 Mart’ında tanıştık covid denen bu illetle, nasıl da mahvetti bir yılda hayatımızı. Hatırlıyor musunuz geçen sene bu vakitlerde karantina günlerimizi sayıyorduk. “Karantinada 11,12,13. Gün! Evde Kal!” nidaları atıyorduk.

Çok oldu sanırım hepimiz saymayı bırakalı. Hepimiz kendimizi evlerden atmak, sokaklarda sabahlamak istiyoruz. Evet evet sanırım tam da istediğim bu: Sokakta sabahlamak!

Ama biz bekledikçe bahar gelmiyor , umudumuz diri ama bu kadarı da ağır geliyor artık omuzlarımıza .Baharı bekliyoruz , dişimizi sıkmış baharı bekliyoruz . Kazanacağımız günün hayaliyle yaşıyoruz .Hazırız yeniliğe ,bahara , yeni bir mevsime. Tüm duygularımızı baştan aşağı kuşandık . Rafa kaldırdığımız sıkıntıları kitaplarımızın satır aralarına serpiştirdik hatta belki yenilerine bile ekledik ayraç niyetine.

Okumak istiyor insan çünkü umut olsun istiyor!

Sıraya koyduk çözülecek  olan her şeyi .”Zaten çözülemeyecek olan ne var ki ?” cümlesini de küpe ettik kulaklarımıza .Biliriz çünkü dert , dermanıyla gelir ; bulmak , görmek , anlamak gerekir sadece .Dermanı kitaplarda arama vaktine attık nihayet adımımızı . elbet çıkıp gelecek bir gece bir hikayenin içinden !

Sizi bilmem ama ben kitabımı elime alıp odama geçtiğimde tüm dünyayı dışarıda bırakıyorum , çoğu zaman kötü anlarımdan bağırarak , anlatarak değil de okuyarak  çıkıyorum . Belki de bana verilmiş en büyük nimettir bu, kim bilir?

Okumak istiyor insan çünkü umut olsun istiyor , okuduğu satırlar kulağına fısıltılarla bağırsın istiyor ve tek bir şeyi duymak : “SABRET ! GEÇECEK HEPSİ , BİTECEK “. Bir önceki yazımdan hatırlarsanız Körlük kitabını tam da bu sebepten bu zamanlarda okumanızı istemiştim ısrarla .

Körlük Kitabı ile En Uzun Kışa Girerken ..

Dünya bir döngüden ibaret: Veba Gecelerinden Covid Gecelerine

Şimdi ise yeni bir tavsiye ile geliyorum . Orhan PamukVeba Geceleri’ ne kadar da tanıdık değil mi ? Dünya bir döngüden ibaret. Bir asır evvel de yaşadıklarımızı yaşayan insanlar olduğunu ve geçtiğini bilmek bir nebze de olsa rahatlatıyor ya da tutunacak dal arıyor insanoğlu kim bilir? Zaten bilirsiniz insanlık var olduğundan beri inanma ihtiyacı da vardı. İnsan bu olmuyor bazı şeyler inanmadan, geçmiyor yoksa şu kahrolasıca günler .

Orhan Pamuk’un yakın zamanda kitapçılarda yerini alan , yazması 5 ama tasarısı 35 yıl süren bu kitabı ben de hemen kütüphaneme ekledim ve okumaya başladım . Bittiğinde yine yeni bir yazı ile karşınızda olacağım ama şuana kadar da beni oldukça etkiledi .

1901 yılında Osmanlı’nın bir vilayeti olan Minger Adasında geçiyor olaylar .Veba salgını için dönemin padişahı II.Abdülhamid tarafından adaya gönderilen Doktor Nuri ve ona eşlik eden eşi V.Murat’ın kızı Pakize Sultan’ın ablasına yazdığı mektuplardan oluşuyor aslında roman.

Konusu itibari ile son bir senedir yaşadıklarımıza benzer hadiselerin beklediğini ve her cümlesinde büyük bir araştırmanın sonucu olduğunu belli eden bir eser olduğunu söyleyebilirim. Buram buram tarih kokuyor satırlar . Ancak bu sefer kitapta okuduklarımıza empati kurup üzülemiyoruz çünkü bir çoğunu bir fiil yaşıyoruz. Belki de bu yüzden tam da şuan okunması gereken bir roman.

İşte böyle yine ne yapacağım nasıl yazacağım derken bir yazının daha sonuna gelmişim. Elbet var söylemek isteyeceklerim bitirmeden evvel . Evet, kötü günlerden geçiyoruz, beden sağlığımızı korumak zorunda olduğumuz kadar  akıl sağlığımız ile de sınanıyoruz. Bugünlerde derman sadece bizde, kendimizde , içimizde! Çünkü mutluluk insanın içindeki cevherdir . Onu aramayan, bulamayan elbet mutsuz olacaktır . Eski bir Latin sözüne kulak verelim istiyorum giderayak “TAŞINDIĞIM HER YERDE ÇİÇEK AÇACAĞIM”. Çünkü bahar benim içimde ..

Haydi o zaman şimdi değirmenler şarkısını açalım ve Covid’in olmadığı bir dünyada kitaplara gömülelim..

Kendinize iyi bakın ve en çok sağlıkla kalın

                                                                           Nisan 2021

Bu Yazıyı Paylaş

Pelin Yılmaz

Aytink.com Yazarı // Türk Dili Ve Edebiyatı Öğretmeni instagram: Pelinin Kütüphanesi