Körlük Kitabı ile En Uzun Kışa Girerken ..

Körlük Kitabı ile En Uzun Kışa Girerken ..

Karantinalı bir kışa daha merhaba dostlar , şuan yazımı yazmak üzere bilgisayarımın başına geçtiğimde sokağa çıkma yasağının 2.saatini bitirmiş bulunmaktayım , geçen Hazirana kavuştuğumuzda bitti sanmıştık belki birçoğumuz ! Ama maalesef bitmemiş , bu gidişle biz biteceğiz ama bu günler bitmeyecek . Hala inatla ve ısrarla tarihe tanıklık etmeye devam ediyoruz . İsteklerimizle başımıza gelenler arasında tuhaf bir zıtlık yok mu sizce de. Kendimizi sokaklara atmak istedikçe evlere tıkıldık son bir yıldır ,zaten  ekseriyetle böyledir bilirsiniz, adeta kanun gibi bir şey bu. Ne zaman ne istesek ne düşlesek tersini yapmakla meşguldür evren .

Bu yasaklar , bu hengame içinde bazen öyle bunalıyor ki insan hemen diyor hemen yeni bir kitaba başlamalı !  İşte tam da böyle bir zamanda elime aldım KÖRLÜK’ü . Kitap trafiğin ortasında bir adamın kör olmasıyla başlıyor ama bu körlük bildiğiniz her şeyin siyah göründüğü bir körlükten ziyade her tarafın bembeyaz göründüğü bir körlük . Bulaşıcı ve hızla yayılıyor , günümüz şartlarını düşündüğümüzde ne kadar tanıdık bir sahne değil mi ? Bu kitabı böyle bir zamanda okumak iyice içine çekti beni .  Kaos ortamında devlet mantıklı bir çözüm üretmek yerine tüm hastaları eski bir akıl hastanesine kapatıyor ki bana göre kitap asıl burada başlıyor . Yazarın insanı derin derin düşündüren kısımları iyice etkiliyor .  O koca akıl hastanesinde insanların kaybedecek bir şeylerinin olmadığı ortamda değer yargılarını nasıl yitirdiklerini gözler önüne seriyor yazar . Bu körlük zaten gerçekten içimizde var , bu körlüğün ne kadar bulaşıcı olduğunu , değer yargılarımızın önünü nasıl kapattığını daha iyi anlıyorum ve kendimi sorgulamaktan adeta kitapta ilerleyemiyorum .

Körlük : “Her Bakan Gören midir ?”

Kitabın konusunu tek bir cümle ile özetlemek istesem sanırım bunu söylerdim . Hayat telaşesiyle  gün içinde oradan oraya koşarken çevremizde olup bitenlerin kaçı dikkatimizi çekiyor , bakmaktan bahsetmiyorum kaçını görüyoruz . Bence üzerinde gerçekten kafa yorulması gereken bir soru bu . Ne dersiniz ? Hazır yasaklarla boğuştuğumuz , kendi içimize gömüldüğümüz bu günlerde bir muhakeme etmeye değmez mi ?

Birçok mesajla dolu bu kitap . Aslında bir bakıma içinde bulunduğumuz dünyayı anlatıyor . Adaletsizliği , sevgisizliği , bencilliği hatta o hiç görmeyen gözlere rağmen hayatta kalmaya çalışan bizleri çok farklı bir bakış açısıyla anlatmış Saramago . Neden Nobel Edebiyat ödülü aldığını her satırında daha iyi anlıyorum  . Son sayfasında şöyle diyor okuyucuya veda ederken;

“Bence biz kör olmadık , Biz zaten kördük”

Gören körler mi ,yoksa gördüğü halde görmeyen körler mi ?  Hangisi daha tehlikeli bu dünya için ? Kitabı okurken körlükten ziyade görmezden geldiğimiz deyim yerindeyse ‘ körlük ettiğimiz ‘ tüm olaylar dikiliyor karşımıza .

Ne önce ne de sonra okunacak bir kitap ! Tam zamanı şimdi , şiddetle tavsiyemdir . Belki bundan iki yıl önce okumuş olsaydım  benim için çok fazla bir şey ifade etmezdi . Karantina günlerinde okunacak , karantina dolu bir kitap . Ve ekliyor yazar ‘ Aslında körlük biraz da umudun kalmadığı bir dünyada yaşamak ‘ diye . Ne acı değil mi ? Haksızlıkların çoğaldığı , cehaletin büyüdüğü , insanlığın alıp başını gittiği , ötekileştirmenin çoğaldığı , bencilce bir mutluluğun ön planda olduğu umutsuz bir dünya . Oysaki birbirimizin gören gözleri olabilsek , sesimize ses olup hakikati yüceltebilsek . Belki o zaman görebilirdik .

Okumak, sevmek, sevilmek, unutmak, hatırlamak, hüzünlenmek… Bütün bu eylemler ancak hürriyet içinde , gören gözle , tutan elle gerçekleşebilir. Geçtiğimiz çirkin asırda ve şu anda, nice memleketlerde nice duygular tutsak edildi ama  bu  kırlarda yürümekten bizi hiç vazgeçirememeli ,  Hür olmanın kıymetini bilmeliyiz .

 

Gören gözlerle kalmanız dileğiyle

Aralık 2020

Pelin …

Bu Yazıyı Paylaş

Pelin Yılmaz

Aytink.com Yazarı // Türk Dili Ve Edebiyatı Öğretmeni instagram: Pelinin Kütüphanesi