Aşk Bilim Olsaydı?
Kimilerini şair eder bu aşk, kimilerini yazar, kimilerini de müzisyen. Az da olsa belli bir kesimi mezara götürdüğü oluyor ama istisnalar kaideyi bozmaz. Ne diyor usta şair Atilla İlhan; “Ben sana mecburum bilemezsin.”
Peki ya aşk bilim olsaydı ? Hadi üzerine biraz düşünelim ..
Aşk nedir?
Bir kalp atışı mı? Yoksa burç uyumu mu? Belki de sadece acının yalın halidir. Yok yok o da değil. Peki size sorsam, sizce aşk nedir? Eminim bu sorunun cevabı herkese göre değişir. Kimileri aşk için sadece bir duygu der, kimileri saplantı. Bazıları için de aşk acısı çekmek bir yaşam tarzı. Şöyle dönüp baktığımızda hayatımızın %70’ini aşk denilen kavram kaplıyor. Üstelik bunun için aşık olmanız bile gerekmiyor. Çünkü şarkılar, arkadaşlar, filmler, kitaplar … Hemen hemen her şey aşktan ibaret. Usta şairin dediği gibi aslında bir “mecburiyet” bu aşk dediğimiz şey.
Eğer “Aşk bilim olsaydı?”
ne olurdu? Düşünsenize; Üniversitelerde ders olarak okutulduğunu, fakültesi olduğunu. Platonik aşklar dersinden kaldığımızı… Belki bugün ilk duyduğunuzda komik geliyor. Ama hayatta neler olmuyor ki. Böyle bir şey olsaydı şayet, ülkemiz açısından en çok tercih edilen bölümlerden birisi olurdu diye düşünüyorum. Talep fazlalığından yüksek puanlı ve itibarlı bir bölüm bile olabilirdi. Çünkü hepimiz zaten potansiyel aşıklarız..
Peki bu üniversitede hangi dersler olurdu?
“Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin” gibi önemli hikayeler mi? Hormonlar ve davranışlar da incelenebilir miydi? Ya da işi geyiğe vuracaksak iyice “Tavlama Tekniğine Giriş I” diye bir ders olmalı mutlaka. Komik geliyor hala size biliyorum. Ama değil. Çünkü bizler aşk kavramına bilinçsiz yaklaşıyoruz. Bu bölümlerde okumuş olsaydık bilinçsiz bir şekilde aşkı harcamazdık. Ya da bir zamanlar uğruna dünyaları yakacağımız insanlardan sıkılıp ayrılmazdık.
Bu bölümü bitirenler ne iş yapacak?
Bu sorunun cevabını inanın bilmiyorum. Ama günümüz dünyasında kendine yeni bir iş alanı yaratacağından şüphem yok. Ne de olsa mezun olduktan sonra iş bulma sorunu yaşayacak tek bölüm olmadığı kesin. En azından “bilinçli aşıklar” yetiştirmiş oluruz. Dört elle aşkına sarılan. İşin ehli aşk bilimi insanları olduğunu düşünsenize. Bu konuda en iddialı toplumlardan birisi olurduk her halde. Kalıplaşmış bazı laflardan da kurtulurduk belki; “kız naz yapar, erkek çeker”, “kız evi naz evi” “erkek adam dediğin sever” “delikanlı gibi sev” gibi …
Saygılı olur birbirimize belki. İncitmezdik, aldatmazdık…
Yaşadığımız dünya düşünüldüğünde,
ne kadar da mantıklı şeyler bu söylediklerim. Bilim mantık, aşk ise duygu işi olan iki zıt kutup olsa da imkansız diye bir şey yoktur. Kim bilir, gün gelir bunları da görürürüz. Aşk bir bilim olmaz belki ama sevgiyi yaşatacağımız zamanlar olur…
Sevmek, sevilmek güzel şey.. Aşk ile kalın.