Yavaşlamak

Yavaşlamak

Bir sabaha daha mutsuz uyandım bugün. İnsanlığın geriye kalan büyük çoğunluğu gibi. Rutinim başladı. Uyan, duşa gir, kedilerinle ilgilen, kahve iç, hazırlan ve otobüse binerek günün muhteşem koşturmacasına adım at.

Düşünme sürecim başladı. Çoğunluğu tahammül seviyemi zorlayan insanlarla iletişimde kalma sıkıntısını nasıl atlatacağım, hangi borcumun kısa mesajla bildirimini alacağım, nasıl daha az kaygılanmayı başaracağım ve akşam bana kalan minik zamanı nasıl değerlendireceğim?

Ne kadar tanıdık değil mi ?

Hızlan.

Hızlan çünkü yetişmen gereken bir hayat, farkını kapatman gereken borçlar, seviyesine yaklaşman gereken insanlar ve amansız bir yarış var dışarıda -içerinde-

Durma!

Meşgul et kendini.

Yalnızca kahve içme mesela; aynı anda sosyal medyanı turla. Yalnızca müzik dinleme mesela; aynı anda akşam izleyeceğin filme karar vermeye çalış. Yalnızca yürüme mesela; aynı anda telefon görüşmelerini kolaylaştırmaya bak.

Yalnızca nefes alma; aynı anda…

Ne kadar hissettiklerimiz değil mi ?

Neden ?

Nereden geldik buraya ?

Zirvesinde olduğumuzu varsaydığım, kıyasıya yaşam koşullarının zor dönemlerinden birindeyiz. Avrupa’da yükselen protestan görüşler, hakimiyetini başlatan kapitalizm ile beraber her insanı birer dişliye çeviren sistemin derinlerindeyiz ve gittikçe daha derinlerine iniyoruz.

Ve biz daha derine indiğimiz her an birer dişli olduğumuzu unutacak, farkında olmadığımız bir girdapla havada savrulacak ya da akıntının içinde başımızı taşlara vurduğumuzu dahi farketmeyerek sürükleneceğiz.

Plastik Hayatlar

Hayatın pratiğine geldiğimizdeyse bütün bir günün yalnızca belli anlarında huzuru hissediyor gibi olacak fakat yeniden gerçeklerin tadını alacağız. Bu tat dilimizi burduğundaysa bunu çözmenin peşine düşeceğiz. Ağır ağır başlayan çözümse tutunmaya çalışmak olacak gerçekliğine inandığımız bir hisse, bir kıyıya veya bir varlığa. Yani onca zorlamanın içinde hızımızı kesmeye çalışmak, yavaşlamanın zorlu yoluna adım atmak olacak tüm çabamız.

Peki ne kadar yavaşlayabileceğiz böylesine acımasız, devasa bir çarkın içinde. Eğer geçimimizi sağlayacak olan kendi emeğimizden başka varlığımız yoksa pek mümkün olmayacak belki ama biz yine de küçük görünen kazançlarla tutunmaya çalışacağız yavaşlamanın zorlu ama bir o kadar huzurlu hissine.

Sonra sorular ve cevaplar kumpanyasına davet edeceğiz kendimizi.

Belki ekrandan biraz ayrılıp üretmeye başlarız. Bir enstrümanla uğraşır, yazar-çizer, boyar veya ellerimizi çamurla kirletmenin keyfini yaşarız.

Belki birbirinin tekrarı olan avam sohbetlerden sıyrılıp dünyaya açılır ve beynimizin kıvrımlarını hareketlendirecek sohbetler ararız kendimize.

Eğer şanslıysak(çok şanslıysak!)

Benliğimizde çiçek açtıran bir eşle veya birkaç gerçek dostumuzla tüm dünyadan soyutlanıp yavaşlamanın keyfini çıkarırız.

Bu Yazıyı Paylaş

Emre Değirmencioğlu

Aytin.com Yazarı // Psikolojik Danışman - Eğitim ve Kariyer Danışmanı