Nizamü’l Mülk’ün Siyasetnamesi Üzerine

Nizamü’l Mülk’ün Siyasetnamesi Üzerine

Siyasetnameler yazıldıkları dönemin siyasi kültürü ve yönetimi hakkında bizleri bilgilendirme konusunda başarılı eserlerdir. Bu yazıda, Niamü’l Mülkün “Siyasetname” eseri özelinde siyasetnameler üzerine bir değerlendirme yapılmaya çalışılacaktır. 

Kelime kökeni olarak baktığımızda, Arapça “Siyaset” ve Farsça mektup anlamına gelen “Name” kelimelerinden oluşan “Siyasetname” adı verilmektedir. Siyasetnameler, yazıldığı dönemin hükümdarlarına ve yöneticilerine tavsiye vermek amacıyla yazılan eserlerledir. Bu eserler “hükümdarın el kitabı” niteliği de taşımaktadır. Devlet adamlarının adaletli ve dengeli bir yönetim sergilemesi bakımından gerek geçmişteki hükümdarların yaşadığı olaylardan kesitler gerekse dini bilgiler ve ayetlerden örnekler barındırmaktadır. Bu eserler sadece hükümdara değil, devlet görevlilerine yani vezirlere ve danışmanlara da çeşitli önerilerde bulunmaktadır.

Siyasetnameleri ve Nizamülmülk’ün eseri olan Siyasetname’yi İslam – İran yönetim kültürünün birleşmesi olarak gören eserlerin başında  Erwin Rosenthal’ın “Ortaçağ’da İslâm Siyaset Düşüncesi “çalışması gelmektedir. Rosenthal’a göre siyaset nameler Arap kültürüne Kelile ve Dimne’nin çevirisiyle girmiş edeb ve ahlak üzerinde büyük etkiler yapmıştır. Ona göre siyasetnameler siyaset sanatı bakımından önemli yer tutuyor olsa da günümüz siyasetinin teorik yapısı için yetersiz kalmaktadırlar. Zaten Rosenthal’a yöneltilen eleştiriler batılı anlayışla doğu kültürüne yönelik olan siyasetnameleri açıklamaya çalışıyor olmasıdır.

Günümüz araştırmalarında özellikle sosyal bilimlerin referans noktasının batılı eserler olduğunu düşünürsek, doğu kültürüne has bu eserlerin yorumlanması konusunda zaman zaman pat olabiliyoruz. Siyasetnamelere baktığımız da hükümdarın dinsel yönden güçlü özellikleri ve tasavvufi yapısı, batı kültürünün temsilcisi olan nasihatnamelerden ayrılmaktadır. 

Çalışmanın başında da belirtildiği üzere siyasetnameler hükümdara ve yöneticilere yönelik yazılan eserlerdir. Özellikle “doğu” referanslı olan bu metinlerde hükümdarın yeryüzündeki iradesinde Allah’a karşı borçlu olduğu hemen hemen hepsinde yer edinmiştir. Halka karşı sorumlulukları konusunda Allah’a borcu oldukları görüşü hâkimken ve “çoban- koyun” ilişkisi çerçevesinde yönetimden bahsedilen bu eserlerde “kamuoyu” kavramını günümüz anlamıyla aramak ne yazık ki mümkün değildir. Batı referanslı siyasetname örneği olan Prens kitabında da açıkça kamuoyundan ve unsurlarından söz edilmez. Modern anlamda “kamuoyu” kavramının sınırlı oluşu olmadığı anlamına gelmemelidir. Genç bir kavram olarak tasavvur edebileceğimiz bu kavramı asırları deviren bu metinlerde ararken aslında “Arkeometrik”[2] bir çalışmada yapmış oluyoruz.

[2] Günümüz kavramlarının geçmiş dönem eserlerinde aranmasına yönelik bir çalışma olduğundan dolayı bu tekniğe verilen isimdir.

Siyasetname eserine baktığımızda, bozulması istenmeyen dengeli yapının mevcudiyeti söz konusudur. Bu düzenin temel unsurlarını İlahi kurallar ve töreler çerçevesinde adaletli yöneten bir hükümdar oluşturur. Doğu siyasetname geleneğinde olduğu gibi Nizamülmülk’ün siyasetname’si de dengenin ve düzenin istikrarlı bir şekilde devamı için yeniliklere kapılarını kapatmıştır. Herkesin yerini ve görevini bildiği bir toplumsal düzen öngörülmektedir. Yazıldıkları dönemin içinde bulunduğu karmaşık toplumsal yapı göz önünde bulundurulduğunda, yeniliklerin yapılmasından ziyade eskinin devam ettirilmesi daha hayırlı olarak görülmektedir. Özellikle devletlerin uzun ömürlü olması adına verilen çabaların sonucu olarak muhafazkar bir yönetim anlayışı ortaya çıkardığı yorumunu yapabiliriz.

Hükümdar ve halk ilişkilerine baktığımızda Siyasetname ’de tebaanın hoşnut olması büyük önem arz etmektedir. Bu önem eserde şöyle ifade edilmiştir; “ Tebaanın hayır duası daimi olunca o memleket ayakta kalır ve her geçen gün gelişir.” Bu nedenle Nizamülmülk hükümdarların halkın sorunlarını aracısız bir şekilde dinlemesini öğüt eder. Siyasetname eserinde doğrudan bir kamuoyu baskı olmasa da Allah’ın emaneti olan halkın dinlenmesi gereği, dolaylı yoldan hükümdarı halkın sorunlarını tıpkı günümüz siyasetçileri gibi dinlemeye itmektedir. Burada dikkat çeken bir diğer önemli detay ise aracısız yani yüz yüze dinlemesidir. Çünkü halkın dönemin yöneticilerinin baskısı altında kalmaksızın sıkıntılarını dile getirmesi hükümdarın yönetimini güçlendiren bir unsur olarak görülmektedir. 

Adaletli yönetim bağlamında baktığımızda, Siyasetname ‘de adalet kavramına oldukça büyük bir önem atfedilmektedir. Hükümdarın adaletinin herkesi kapsayan ve eşit şekilde yansıyan bir adalet olmasını öğütlemektedir. Burada gözden kaçırılmaması gereken yer hükümdarın hesap vereceği merciinin dünyevi değil uhrevi olmasıdır. Mevcut sistemim sacayağı olarak “adalet kavramına yer veren Nizamülmülk hükümdara verdiği tavsiyelerde kamuoyundan[1] gelecek tepki ve isyanlara da engel olabileceği vurgusunu yapmaktadır.

 Siyasetname eserini incelerken dönemin iletişim teknolojilerini göz ardı etmemekte fayda vardır. Kamuoyu diye adlandırdığımız düşünce örgütlerinin varlığının tespitinde en önemli rol hiç kuşkusuz günümüz iletişim teknolojisidir. İletişim konusunda yetersiz bir dönemde yazılmasına rağmen, Nizamülmülk eserinde halkın derdini anlatabileceği ve bürokratik engellemelerin olmadığı bir yönetimden bahseder. Konuya ilişkin fikirlerini şöyle ifade etmiştir. “Defalarca dergâhın kapısını aşındırıp padişaha ulaşamazlarsa hükümdar hakkında suizanda bulunarak art niyetler beslerler” diyerek padişahın ulaşılabilir olması konusunda telkinde bulunmaktadır.

Sonuç olarak baktığımızda batılı referansların doğuda varlığını reddettiği “kamuoyu” kavramının modern olarak atfedildiği anlamı olarak olmasa da basit haliyle asırlar öncesinde doğu siyasetinin yazılı temsilcisi olarak saya bileceğimiz bu eserlerde bulunmaktadır.

Bu Yazıyı Paylaş

Erdem Güç

Kurucu & Genel Yayın Yönetmeni // Kamu Yönetimi (PhD)