Köy Enstitüleri ..
Köy Enstitüleri ..
Savaştan çıkan bir toplumun yaşadığı zorluklar,
Çoğunluğun kırsal kesimde yaşadığı bir halk,
Ekonomik sıkıntılar,
Hastalıklar,
Üretimin ilkel yollarla yapılması…
Bütün bu nedenler, savaştan çıkan bir toplum için, eğitimin göz ardı edilmesine neden oldu. Okuryazar oranının sadece %5 olduğu ülkede, yaşanan sıkıntıların yanında, halkı, ancak kendi emeğiyle geliştireceği bir eğitim sistemi kalkındırabilirdi. Bu düşünceyle, dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un önderliğinde, temellerinin atıldığı Köy Enstitüleri, halkın kendi çabasıyla güçlü bir sistem haline geldi.
Bu sistemin ihtiyaç duyduğu, okur yazar eğitmenlerin temini için, askerde okuma yazma öğrenen gençler düşünüldü. Dört aylık süreçte, sadece eğitmenlik için değil, kırsal kesimin ihtiyaçları için de eğitim sürecine giren gençler, bu sürecin sonunda kendi köylerindeki çocuklarla eğitime başladılar. Üç yıllık eğitimlerde bu çocuklara, sadece ders verilmemiş, köylünün sorunlarıyla ilgilenilmiş, köylüye modern tarım teknikleri anlatılmış, akşam okullarında da yetişkinlere okuma ve yazma öğretilerek, kırsal kesime her alanda dokunulması hedeflenmiştir.
Türk insanının yoktan var etme gücünü, özverisini ve çağdaş uygarlık aşamasında atılan en büyük adımını temsil eden enstitüler, kuruluş amacının çok üstünde bir başarı göstermiş, yapılmak istenenin fazlasıyla başarılmasını sağlamıştır. Ülkenin farklı bölgelerinde de kurulan enstitülerin önceliği, bölgeye uygun gereksinimlere göre dersleri düzenlemek oldu. Örneğin; İzmir’de pamuk tarımcılığına dair dersler yapılırken, Trabzon’da balıkçılığa yönelik dersler arttırılmış, çalışmalar bölgenin iklimi ve yapısına göre çeşitlendirilmiştir. Uygulamadan verim alınmasının en büyük nedeni olarak da bu esneklik gösterilebilir.
Cumhuriyet aydınlanmasının eğitim alanındaki en özgün ve en çok ses getiren,
Kuruluş amaçlarının çok üstünde bir başarı göstermiş uygulaması,
Kırsal alanlarda yaşayanların sorunlarını ortaya koyan ve ilerici bir kuşağın yetişmesini sağlayan Köy Enstitüleri;
1940 yılında 21 bölgede macerasına başlayıp; 1954 yılında sonlandırmıştır. Ardında bıraktığı güzel anılar ve gurur tablolarıyla bugün bile anılırken söylenebilir ki, Türk eğitim tarihinde yapılmış en özgün ve etkili yapılar olarak hatırlanmaya devam edecektir. Dönemin ileri gelen siyaset adamlarının, sisteme ayak uyduramayanların, köy ağalarının güçlerini kaybetmelerinin ve enstitülerin başarısının kırsal kesim üzerinde bıraktığı ‘aydınlanma’ etkisinin, enstitülerin kapanmasındaki payı çok fazladır.
Bir öğretmen olarak içinde bulunduğumuz yüzyılda bile boşluğunun doldurulamadığını üzülerek ifade ederken, tarihimizde böyle bir ilham kaynağının olmasının da eğitim sistemimiz adına bir şans olduğunu söyleyebilirim.