Hayatta Herkesin Bir Hikayesi Var!

Hayatta Herkesin Bir Hikayesi Var!

Hayatta herkesin bir hikayesi  var. Dahiler hasta oldukları için mi dahi oldular sizce. Sanat yapmak için acı çekmek şart mı? Yaşarken ölmek bir sanat mıdır?

Peki tüm dünyanın tanıdığı insanların hikayesi nasıldı?

Einstein, Otistik Spektrum Bozukluğuna sahipti. Yani sürekli bir uyku hali ve yaşamak için lazım olan belli başlı faaliyetleri yapacak kadar güç.

 

Mozart’ta, Tourette Sendromu vardı. Aynı şeylerin sürekli olarak tekrar edilmesine yol açıyor. Notalama yeteneğinin bu hastalığa yakalanmasından dolayı oluştuğu söyleniyor.

 

Pablo Picasso, disleksi hastalığı vardı. Migren ağrıları da mevcuttu. Bu yüzden vücudundaki ağrılar sebebiyle resimlerde farklı bir bakış açısına yer veriyordu.

 

Salvador Dali, dikkat eksikliği ve Parkinson hastasıydı. Hiperaktivite bozukluğu vardı.

 

Stephen Hawking, ALS hastalığına yakalanarak felç oldu.

 

Frida Kahlo, çocuk felci ile başladı ve ardından gelen talihsizlikler peşini bırakmadı. Yılmadı ve devam etti sanata.

 

Vincent Van Gogh, şizofreni hastasıydı. Bipolar bozukluğu da vardı. Kulağını kesmesi ile de bilinir.

 

Ludwig Van Beethoven, işitme bozukluğu,obsesif bozukluk ve  astım hastası olan bir dahiydi. Çalışmaya başlamadan kafasını soğuk suya soktuğu söylenir.

 

Ve daha birçok örnek…

***

Şimdi sormamız gereken soru şu;

Bunca hastalığa, acıya rağmen dahi olunabildiği mi yoksa acının vermiş olduğu bir yetenek mi?

İnsanın kafası karışmıyor değil. Aslında ne taraftan bakarsak cevabını da o yönde alırız. Derdi olan adam çok iyi beste yapar, aşık olan adam çok iyi şiir yazar. Bunlar aslında bizim iç dünyamızda inanmak istediğimiz şeyler. Aslında, yaşamadan üretemezsin, hissetmeden ne bir kalem kımıldar ne bir nota. O duyguları tatmadan gerçek ve devamlılığı olan bir eser üretemeyiz. Hangi sanatı yaparsak yapalım o duyguyu yaşamadan o sanatı icra edemeyiz. Dahiler bu hastalıklarla birçok eser üretmiş. Fakat biz grip olsak kolumuz kalkmaz gerçi ama olsun.Belki portakal kabuğundan şekiller yaparız…

Müslüm Gürses, çektiği acıları yaşayarak ve yaşatarak söylemese o şarkıları, yine Müslüm Baba der miydik?

Ya da Adile Naşit, filmlerinde o samimiyeti, merhameti ve içtenliği bizlere hissettirmese, yine Adile Ana der miydik?

Belki de her başarının arkasında ince bir sebep vardır. Bize “vaay bee ..” dedirten olayların arkasında bir acı vardır. Ama ne olursa olsun hayat pes etmeyenlerin hikayeleriyle ünlüdür. Yani herkesin bir hikayesi vardır mutlaka fakat içinin kimi, dışının kimi yaktığı belli değildir…

Kim bilir belki de asıl hasta olan bizleriz…

Bu Yazıyı Paylaş

Hüseyin Koyuncu

Aytink.com Yazarı // Program Yapımcısı - Oyuncu