Çağların Soysuzluğu

Çağların Soysuzluğu

Her çağın kendine has bir şeytanı vardır. Bizim çağımızın şeytanıysa araçları amaç yapan çarpık düşünceler.

Çağların Soysuzluğu ..

İnsanoğlu yüzyıllarca beslenme ihtiyacını gidermek için avlanmış, yiyeceklerini takas yapmış, tarımla uğraşmış; barınma ihtiyacı için mağaralara saklanmış, kocaman kayaları oymuş, derme çatma barınaklar oluşturmuş…

Doğayı tanımış, doğanın ona sunduğu madenlerden kendine eşya yapmış ve diğer insanlarla bir araya gelerek güvenliğini de sağlamaya çalışmış…

 

Utan, ey çağ!

Gittikçe temel ihtiyaçlarını karşılama konusunda rahatlayan insanoğlu işlerini kolaylaştırmak, konforunu yükseltmek için teknolojilerini -her dönem kendi imkânı düzeyinde- günden güne geliştirmiştir. Tüm bu gelişmeler günümüze yaklaştıkça daha da hızlanmış ve her defasında takip etmesi zorlaşan bir rüzgara kapılmış. Çeşitlenen hayat koşulları, çeşitlenen hayat tarzlarını oluşturmuş ve insan aklı bir taraftan estetiğe yönelirken diğer taraftan da yozlaşmaya yönelmiştir.

 

Shakespeare’den pasajlar okurken karşıma çıkan ve beni bu yazıyı yazmaya motive eden Julius Ceaser” tragedyasındaki bölüm:

 

“Utan, ey çağ!

Ey Roma, soylu bir insan yetiştiremez oldun!

Tufandan beri hangi çağ geçti de

Bir tek insanın kazandığı ünle kaldı?

Roma’nın geçmişinde ne zaman görülmüş

Geniş surlarının bir tek insanı kucakladığı?

O koca Roma bu Roma mı oldu şimdi gerçekten:

Bir tek insana mı yer var içinde yalnız?”

 

 

İlk günahın ortaya çıktığı o andan itibaren insanoğlu sonsuz bir serabın aksinde kaybolmuş, susuzluğunu gidermeye çalışırken insanlığına dair ne varsa kaybetmeye başlamıştır. Bir toprak parçasına duyduğu heves uğruna ailesini, ufak bir saraya duyduğu heves uğruna büyük özgürlüğünü, bir tabak daha fazlasına duyduğu açgözlülük uğruna tüm sağlığını kaybetmiştir.

 

 Yazarın Bir Önceki Yazısı

Yaşamayı Anlamak ..

 

Toprakla bir yaşamak, hayvanları yoldaş edinmek ..

Bu kayıplar, içinde bulunduğumuz zamanlara kadar, batmadan önce yükselen bir buz dağı gibi fütursuzca yükselmiş ve bunlara doymaz bir şekilde paraya sahip olma dürtüsü eklenmiştir. Bizi ısıttığını zannettiğimiz bu dürtü her gün daha fazla amaçlaşmakta ve bizi boşluğa sürüklemektedir.

 

“Hırsın herkes için bir ödülü var: Biraz güç, biraz şöhret, dinlenecek mezar ve soluk bir isim!” (William Winter)

 

Bir kısmımız bizi geliştiren değil; sadece geriye doğru değiştiren bu sürecin farkında. Toprakla bir yaşamak, hayvanları yoldaş edinmek, olabildiğince elimizi yardıma uzatmak gibi gerçek tabiatımızı içselleştiriyor. Huzuru, cebinde veya koltuğunda aramadan “İçinde” bulup çağın şeytanını reddederek yüzlerini aydınlığa çeviriyorlar. Geriye kalan büyük kısmımız ise sanal heyecanların, aslı olmayan mutlulukların hülyasında kayboluyor.

 

Dünyanın tükenmeyen tek kaynağı umut.. Kırıntısı bile kalsa sözlerimizi beyaz sayfalara işlemeye devam edeceğiz.

 

Çağların Soysuzluğu Yazısında Bana eşlik eden: Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong

Bu Yazıyı Paylaş

Emre Değirmencioğlu

Aytin.com Yazarı // Psikolojik Danışman - Eğitim ve Kariyer Danışmanı